Bir baba, sadece kendi ailesini değil; binlerce aileyi, toplumu ve geleceği etkileyebilir mi?  Mehmet Hilmi Eren bu sorunun cevabını, 700 binden fazla babaya ulaşarak verdi.

Sadece kızlarının değil, on binlerce çocuğun gelişim yolculuğuna dokundu. Aileyi merkeze alan yaklaşımıyla, eğitimde dönüşümün evde başladığını bir kez daha hatırlattı.Hilmi Eren, TEDxGültepe sahnesinde baba kimliğiyle başlayıp toplumsal bir dönüşüm hikâyesine evrilen yolculuğunu anlatıyor. 

Bazıları dünyada iz bırakmak için yaşar. Ayşegül Aksu ise iz bırakmamaya çalışırken, binlerce yürekte silinmez izler bıraktı.

2010 yılında annesinin geçirdiği ağır yanıkla başlayan bu yolculuk, sadece kişisel bir acı değil; küresel bir iyilik hareketinin kıvılcımı oldu.

2016’da sağlık yöneticisi olan Aksu, önce bireysel çabalarla, ardından kurduğu Ala Hayat Minik Masumlar Derneği ile yanık mağduru çocukların sesi, umudu ve yaralarını saran eli haline geldi. TEDxGültepe sahnesinde anlattığı bu yolculuk, bir annenin acısından doğan evrensel bir umuda dönüşüyor. 

“Kendime Söz Verdim!” diyerek çıktığı bu yolda, iş dünyasından akademiye, sivil toplumdan spora uzanan çok yönlü kimliğiyle yüz binlerce kişiye ilham verdi. Bu konuşmada; başarıların arkasındaki mücadeleyi, çok yönlülüğün gücünü ve bir insanın kendine verdiği sözle dünyayı nasıl değiştirebileceğini dinleyeceksiniz. Eğitim hayatına Endüstri Mühendisliği ve İşletme (Yandal) ile başlayan Serhan Yılmaz, Hacettepe Üniversitesi’nde Kamu Hukuku yüksek lisansını, İsviçre’de MBA derecesini ve Harvard Üniversitesi’nde Ticaret Hukuku programını tamamladı. 2021 yılında İşletme Yönetimi alanında doktora unvanını aldı. 

İlham bazen bir insanın duruşunda başlar.

40 yaşına kadar ilham ararsın, sonra ilham olmak istersin.

Çünkü seni hatırlayan son kişi de öldüğünde, gerçekten yoksundur.

Ama bir çocuk yetiştirir, bir ağaç diker, bir kitap yazarsan… belki de hep kalırsın.

 Türkiye’nin mühendislik dünyasında çığır açan isimlerinden biri. 

Denizli’de işçi bir ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya gelen Ahmet Görgüç’ün mutfak yolculuğu, çocuk yaşta annesinin yemeklerine duyduğu merakla başladı. Bu merak, zamanla tutkuya, ardından da bir kariyere dönüştü. Yerel malzemeleri ve geleneksel tarifleri modern bir yaklaşımla yorumlayan Görgüç, kimliğini ve köklerini her tabağa yansıtan bir mutfak dili oluşturdu.